Quantcast
Channel: Yeppudaa
Viewing all articles
Browse latest Browse all 28840

'Garip Bir Dünyalı' Chapter 11 PinokYo (Sıkılmadan Okuyabilirsiniz!)

$
0
0
Günler saatlerini,saatler ise dakikalarına dem vurduğu vakitte şahit olmuştuk odun diyarındaki Pinokyoya... Gözlerimiz bu sefer muhterem yeryüzü ayaklıların ve emeklilerin vazgeçilmez mektebi olan 'Kıraathaneye' çeviriyoruz...



Gülümsemenin demiyle çaylara şekeri hak eyleyen yeryüzü ayakları, sohbetleriyle yudumlarken sudan çıkma yaprakları 'Kıraathaneye' tonton yanaklı,beyaz sakallı biri içeri girer ve telefonda konuşurken şahit oldum; Uzunca bir 'aaaa' ifadesiyle 'Aldım kızım,almam mı! Sana da aldım kardeşine de aldım.Çok güzeller,bir görseniz' sesiyle adeta 'Kıraathaneyi' şenlik yuvasına ve telaşına taht kurmuştu. Daha sonra ince bir sesle 'Şimdi söylemem,söylersem sürprizi kaçar,akşam eve gelince görürsün' deyip,kırılgan bakışlarıyla oturduğu yerden 'Ben kendi kendimi bitirdim ya, böyle unutkanlık olur mu!' ifadesiyle söylenmeye başladı. Tabii bu telaşlı söylenmeyi duyan 'Kıraathanedeki' yeryüzü ayaklarından biri 'Hayırdır muhterem, ne o yüzün böyle ıhlamur gibi oldu! Yoksa yenge mi' deyince! Tonton yanaklı amca ise 'Yok ya efendi,çocuklara söz verdim oyuncak alıcam diye,onu unuttum. Birde aldım diye yalan söyledim şimdi' sözü üzerinden 'Kıraathanedeki' yeryüzü ayaklarından bir ses daha geldi. 'Aferin efendi boyun uzamadı ama burnun uzadı' bu sitemkar sözlerin üzerine Allah kullu ister de yar etmez mi! İçeriye seyyar oyuncak satıcısı girince tonton amcanın yüzü epey gülümsüyor ve derdine derman olan Allah'a şükrediyordu. Gür bir sesle çaylar dem vursun çünkü gökyüzünün ini,yeryüzünün mutlak-i ilmi geliyor deyince! Seyyar oyuncakçı şaşkın,oyuncaklara talip olan ise bir kat daha yüzünde tebessümle hoş geldin 'Dünyalı' der. Dünyalı ise Tonton amcaya bakarak 'Hayrolsun inşallah nedir bu oyuncaklar!' Tonton amca mevzuyu bahis eylemeden önce Dünyalı 'Madem oyuncak dediniz,gönlüme hüzün eyleyen Pinokyonun hikayesini sizlere anlatmak isterim' demiş.



Gökyüzü Pinokyoya şahit olmasa da yeryüzü bu güzel maveraya daima şahit olmuştur.Ey gönlü pir olan dostlar,hepiniz yalandan korktuğunuz için değil,yalanı sevmeyen den korktuğunuz için de değil,yalanı yasak kılan Rabbin sevgisinden mahrum olmayınız diye bu kibirden uzak durursunuz. O vakit birde benden dinleyin Pinokyonun Gençliğini der ve çayların en koyusuna dem vurarak kelam eyler...

Dünyalı sesindeki heyecana yenik düşerek adeta tebessüm ediyordu... Yaklaşın yeryüzü ayakları! Yaklaşın bakalım yamacıma!Binin kaydıraklara,atlayın salıncaklara... Yeryüzü ayakları,Pinokyo denilen bu tahtadan çocuk,İtalya da bir marangoz atölyesinde hızar,çekiç ve marangoz tutkalı marifetiyle dünyaya gelmiştir.Fukara bir adam olan marangoz 'Gepetto' ömrü boyunca bir aile kurup çoluk,çocuğa karışmak istemiş,fakat çartlak İtalyan madamalar 'Aman ne işimiz var bizim tahtacıyla be,galete yerine çıta mı iyiceğiz,pizza yerine sunta mı dişleyeceğiz, bu işin daha limonatası var,pastası var' deyip bu güzel abimizi tersiyan ettiler... Halbuki marangozluk peygamber mesleğidir yeryüzü ayakları! Bu heyecanlı anlatıma şükür edasıyla ses veren 'Kıraathanedeki' yeryüzü ayakları kulakları hiç bu kadar şahlanmamıştı...Pinokyonun hikayesi öyle içten dile gelmişti ki.. Bir ara seyyar oyuncakçı 'Bende çok dertliyim dostlar,oyuncakçısın dediler kız vermediler!' Garip bir sitemle kulaklar tekrar Dünyalıdaydı... Dünyalı masada duran çaya bir yudum kelam ettikten sonra derin bir nefesle devam etti...

'Gepetto' aradı,taradı ilaç için bir tane helal süt emmiş kadın bulamadı! Sonrada ne yapalım dedi,yalnızlık Allah'a mahsustur. Hemen kendisine tahtadan bir kukla yaptı, baş ucuna koydu adına da Pinokyo dedi.Bir gün komşusunun dolabını yapmış,yorgun,argın uyuyorken birden bire gökyüzünden yeryüzüne 'Perihan' isminde bir peri kızı içeri girdi.Elinde ki ışıklı değnek vasıtası ile Pinokyoyu canlandırdı! Nefesler Dünyalıyı takip ederken 'Kıraathanedeki' yeryüzü ayakları 'Olur mu öyle şey!' diyerek rengarenk hikayenin içine bir dem vurdu. Bu söze hiddetle cevap veren Dünyalı ise 'Olur tabii yeryüzü ayakları,niye olmasın ki günümüzde robot nasıl oluyorsa oda öyle ,elektrikli,alaktrikli bir şey yapı verdi' Neyse diyerek sözüne devam etti..Peri kızı Perihan uyuyan Gepettoyu 'Hişt' uyan diye dürtükledi ve hadi bakalım nur topu gibi bir oğlun oldu dedi..Gepetto gözlerini elleriyle oyuşturdu bir baktı ki şaşkınlık dile geldi. Karşısında en güzel, yüzüne bakmaya doyamacağın ay çekirdeği gibi çıt,çıt hışmerin gibi tatlı mı tatlı cillop gibi bir yeryüzü Dünyalısı... Tabii bu güzel hikayedeki komik anlara şahit olurken trajedi sözler ise hüzünlendirdiği kadar 'Kıraathanedeki' yeryüzü ayaklıların da mizahına ortak nail eylemişti..Öyle ki bu güzel anlatımın arasına girerek yeryüzü ayaklarından biri; Kimin başı sıkışsa koşar Perihan abla ah ah! Kıraathanedeki yeryüzü ayakları hikayedeki gidişatı merak ederken, dünyalı 'Neyse dostlarım' diyerek okyanusa bir kez daha dem diyerek devam etti.



Peri kızı bir baktı ki ustanın başı,gözü tüfek makinesi gibi acayip,acayip oynuyor 'Şttt' diyerek 'aaaa' ne ayıp çocuk var burada deyip, babayı ayıktırdı sonrada boğum,boğum bacaklı yumuk,yumuk elli abucuk bebecik Pinokyoyu babasının kucağına verdi ve gökyüzü semasına pırrrr diye uçup gitti..Mizah ise yine durmadı Kıraathane sakinlerinden biri; 'Kaçan balık büyük olur' diyerek sözü bir kez daha dünyalıya verdiler.. Akabinde ve detayında ustanın tahtadan bir çocuğu olduğunu duyan konu,komşu hemen ellerindeki maşallahları,çivilerle çekiçlerle tak,tak diye sırtına,omuzuna çaktılar! Kimiside elini ayağına niyet olsun diye çıbık bağladı. Bazıları da kutu,kutu vernik getirip 'Al bunu sür,Parlasın yap,yakışıklı olsun' dedi! eeee bu sözlerin üzerine yine susmadı Kıraathane sakinlerinin yeryüzü ayakları ve naif bir sesle; 'Ağaç yaşken eğilir' sözüyle çaylara iki kelam daha vurularak gözler dünyalıda!



Yeryüzü ayakları yıllar 'Ştttt' diye bir ışık hızıyla geçti.Küçük tahta çocuk büyüdü,büyüdü çam yarması gibi bir delikanlı oldu. Babası döndü 'Hadi bakalım evladım dedi.Artık sende bir işin ucundan tut' Pinokyo ise ama babacığım dedi ben böyle meslekleri sevmiyorum fitbolcu olucam.. Hem parada orada,şöhrette orada... Babası dayanamadı tuttu bunu elinden Fiorentina teknik direktörü José Mourinho götürdü. Dalı senin budağı benim diyerek,direktmen alt yapıya yerleştirdi anti parantez Fatih Terimde zamanında bu takımı çalıştırmış ama bu tahtadan çocuğu pek gözüm tutmamıştır kapa parantez! Heyecan bir kat daha arttığı için Kıraathane sakinleri sözü Dünyalıdan alarak; 'Şimdiki gençlerin aklı,fikride futbolda!Kimse,doktor,moktor olayım demiyor.' hatta bir ara o kadar kendilerini kaptırdılar ki diğer bir köşeden: Abi ikisi bir arada olmaz mı! sözünün üzerinde,diğer bir taraftan ise;Babamdan duydum,Brezilya da socrates diye bir oyuncu varmış Doktormuş! Kıraathanedeki yeryüzü ayakları 'Dünyalının' soluklanmasını fırsat bilip,şimdi ki gençlerin meslek tartışmasına dem vurdular.Dünyalı ise gözlerini hafif kısarak,çayına dem odur deyip bir yudumla sözlerine devam etti.

Yeryüzü ayakları Pinokyo sahaya çıkar çıkmaz dikkatleri cepletti! Tribünlerdeki İtalyan kızlar 'Üf dal gibi çocuk' diye dudaklarını ısırdılar. Gel gelelim takımın çift dikişlisi baldazarlar çoktan kıskanmıştı bile, daha 7 dakikada Allah yarattı demeden yokardan aşağı bir daldılar, Allah'tan korkmaz kuldan utanmadan tahta bacağını eline verdiler dostlarımmmm diye gür bir sesle ayağa kalktı! Dünyalı ilk defa bu kadar heyecanlı,ilk defa bu kadar gönlünü acıtan hikayeyi dostlarıyla iç,içe paylaşıyordu.Mizahın gerilmemesi mümkün müydü bu güzel yeryüzü ayakların arasında dururken! Ve devam etti..



Bacağı eline alıp gözünde şip,şip reçine yaşlarıyla evine gelen Pinokyoya babası; 'Allahlarından bulsunlar' da oğlum kendin kaşındın ya! Bundan sonra senden olsa olsa kale direği olur! dedi...Yinede babağı yüreği dayanamadı tutkalla ayağını yapıştırdı, bir güzel sardı ve 'Hadi bakalım oğlum dedi.Artık ben bu gün varım yarın yoğummm,sende geldi kafa kağıdında +18'e sabahtan,akşama kadar sandalyelerle,masalarla konuşup duruyorsun yaşın geldi.Ben yapamadım ama bari hiç olmazsa sen bir iş güç kur evlen çoluk,çocuğa karış diye anlından öptü,cebine haşlığı koydu iş bulmaya gönderdi...Tabi bu içli anlatımın karşısında Kıraathanedeki yeryüzü ayaklıların dan biri; 'Baba yüreği işte' sözüyle derin bir ah çekerken diğer bir taraftan ise; Yahu efendi 'Tahtanın babası mı olurmuş canım,masal bu masal!' diyerek tebessüm etmiş..Bu duruma çok üzülen seyyar oyuncakçı ise içli bir sesle; 'Üzüldüm be abi!Artık donsam da,odun yakmam!' deyince, Kıraathanedeki yeryüzü ayakları oldukça hüzünlendi ve tüm dikkatlar tekrar Dünyalıya çevrildi!

Yeryüzü ayakları, Pinokyoya kimse iş vermedi.Kimisi senin burada bulunman marangozluk hatası dedi,kimisi yürü kardeşim yakma kendini dedi,kimisi de 'haydi bakalım uzaaa odunnnn' diye arkasından bağırdılar.Netice itibariyle hiç kimse bu yürüyen ağacın kıymetini bilmedi! Kıraathane sakinleri bu olaya çok sinirlenip; İtalyan kafası işte onları işi,gücü hamurla..Diğer bir tarafta ise; Yok yok birde mafyacılık var deyince gözleri tekrar Dünyalıya çevrildi ve sessizce ağzından çıkacak harflerin bekleyişinde kala kaldılar... Ve söz onda!



Akabinde ve detayında Pinokyo; 'Bana bu dünyada yaşamak haram!Ağacız,odunuz ya..Ya yakılacaksın,ya çakılacaksın, yada kakılayacaksın...Yetti bu dünya ' deyip tam kendisini turist kolpası venediğin iğrenç kanallarına atacaktı ki, uzaktan tatlı,tatlı bir nağme duydu; Öt benim sarı tamburam,senin aslın ağaçtandır. Ağaç dersem gönüllenme,kırmızı gül ağaçtandır. Nurdandır Kabe eşiği,cihanı tüttü ışığı,Hasan ve Hüseyinin beşiği oda yine ağaçtandır.Yeter Pir Sultanım yeter,Dertlilere derman katar.Türlü,türlü meyve biter oda yine ağaçtandır. Delikanlı Pinokyo sesin geldiği yere bir döndü ki, elinde ağaçtan yapılma acayip bir alet ve garip bir adam!Şaşırdı,sevindi gözleri yaşlarla doldu.Çünkü ağaç olduğundan beri,odun olduğundan beri hakaretten başka bir şey işitmemişti.İlk defa özüne dair böyle güzel şeyler duyuyordu.Umut doldu yaşama sevinciylen doldu. Hemen etrafındaki insanlara; 'Kim bu,elindeki de nedir?' deyince.. Dediler ki;'O elindeki sazdır,böyle adam azdır,Türk diyarından gelir,kim bilir nereye gider!'Kıraathanedeki yeryüzü ayakları hikayedeki türkün miladını duyunca eee tabii ister,istemez yüzlerdeki hüzün bir kez daha tebessümle buluşuyordu...Vesselam Genç Pinokyo bu seslere mest olmuştu,aşık olmuştu...Hemen gidip sahibine sarılayım,gözlerinden öpeyim diye koşturdu fakat adam çoktan gözden kaybolmuştu bile... Venedik tren garının önünde çik,çik oynaşan zıplaşan gençlere sordu,soruşturdu öğrendi.Hemen ekonomi klas bir bilet aldı atladı trene verrrrrr elini 'Sirkeci' dedi! Tabii sirkeci deyince tüm Kıraathanedeki yeryüzü ayaklarından biri; Sirkeci mi! Niye ki? tabii bu sözün mizahı ise bekletmeden cevap buldu...Diğer bir yeryüzü ayaklısı ise;Abi tren durağının,son durağı da o yüzden! cevabı tatlı seyyar oyuncağı adeta konuşmaya teşvik etmiş ki oda;Sirkecide amcam var,oda oyuncakçı! sözüyle tüm Kıraathaneyi güldü geçirdi... Ve Söz Dünyalıda...



Sirkeci tren garında inen Pinokyo hemen soluğu zeyrekte bağlamacı Tahir ustanın yanında aldı. Ellerini hızır misali koşarak öptü,bağlamayı öğrendi,ney üflemeyi,kanun öttürmeyi,bendir vurmayı hepsini göz açıp kapayıncaya kadar yaladı yuttu..Tahir usta cezveye iki orta kahve koyup ateşe sürdü:'Gel bakalım delikanlı dedi otur yanıma' Hemen koştu oturdu. Bak dedi 'Bu cezvenin aslı madenden,fincanın aslı taştan,senin aslın ağaçtan,benimki ise topraktan ama ikimizinde aslı Allah'tandır' Yeryüzü Ayakları...



Gözler, yaşlarla...gönüller sohbetin demiyle dolmuşken. Her diyarın bir tüyü,birde kılı vardır ya işte onlardan biri dünyalıya döner sorar;Yahu muhterem iyide benim aklıma bir şey takıldı!Şimdi bu neticede bir masal,eee Pinokyo diye bir şey yok!Bu sözün üzerine Dünyalı tebessüm ve heyecanla cevap verir; Haklısın Pinokyo diye bir şey yok! Biz var mıyız!Sen var mısın?Hadi varız,10 sene,20 sene sonra niye yokuz... EEE dostlarım ben anlatım sizler nail oldunuz.O vakit tebessümle dolan yanakların,sohbetine bir çay hak olurmuş. Garip Bir Dünyalı Pinokyoyu Unutmadı...

Viewing all articles
Browse latest Browse all 28840